Kuduz hastalığı, etken Rabdoviridae familyasından RNA’lı kuduz virusudur (Rabies virus). Virus pek çok yolla bulaşabilir. Bulaşma en çok ısırık yaralarıyla olmaktadır. Virus dış ortamda çevre koşullarına ve dezenfektanlara dayanıksızdır.
Kuduz Hastalığı Hakkında
Kuduz semptomları 5 ayrı döneme ayrılsa da, klinik açıdan klasik olarak saldırganlık (hipereksitasyon) ve paralitik dönem olmak üzere ikiye ayrılabilir. Kuduz hastalığının belirtileri bireysel ve değişkendir. Bazı belirtiler farklı döneme girebildiği gibi bu dönemlerin dışında da kalabilir. Kuduz virusu vücuda girdikten sonra inkubasyon periyodu 1 günden 6 aya kadar değişebilir. Genel olarak 3-8 gün olarak tanımlanır. Bu değişiklik virusun vücuda giriş şekli, bireysel özellikler ve beyne olan yakınlığı gibi faktörlere bağlı değişir.
Kuduzun klinik belirtileri olarak; eğer ısırık yarası varsa bölgede iritasyon ve kaşıntı mevcuttur. Etkilenen hayvanlarda ilk olarak sakin dönemde huzursuzluk, endişeli bakışlar görülür. Hayvan yalnız kalmak ister, tenha ve sessiz bölgelere sığınır. Saldırganlık dönemine gelindiğinde köpeklerde artan huzursuzluk, ışığa ve sese karşı aşırı tepki gözlemlenir. Hayali nesnelere saldırma şekillenebilir. Terminal dönemde ise yönünü tayin edemez, son olarak epilepsi benzeri kasılmalar ve şuur kaybı görülür.
Kuduz hastalığının son dönemi olan paralitik dönemde ise, bacaklardan başlayan paraliz ve kraniyal sinir bozukluğuna bağlı gözlerde değişiklikler dikkat çekicidir. Laringeal paraliz sonucu köpeğin ses tonu değişir ve ses kısılır. Gene laringeal paraliz ve çene paralizi sonucu kesintisiz salya akışı görülür. Yutma güçlüğüyle beraber alt çenenin düştüğü gözlenir. Köpeklerde halk arasında “sudan korkma” bu dönemde şekillenir. Larynx ve çene paralizi sonucunda köpek su içerken sürekli nefes borusuna kaçırdığından zamanla şartlı reflex sonucu geliştiği düşünülmektedir. Köpek sanki boğazında yabancı cisim varmış gibi sürekli boğaz tıkanıklığı hareketleri yaptığından sahibinin ve veteriner hekimin dikkatini çeker. Tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olduğundan, bu gibi durumlarda her zaman kuduzdan şüphelenilmeli ve dikkatli yaklaşılmalıdır.
Kuduz hastalığının tanısı ancak beyin ve beyincikten alınan kesitlerin direkt fluoresan antikor testi (FA) ile mümkündür. Tanıda kullanılan diğer yöntemler, polimeraz zincir reaksiyonu (PCR), histopatolojik olarak Negri cisimciğinin aranması ve fare inokülasyonlarıdır. Ancak bu yöntemlerin sensitivitesi ve spesifitesi FA testine oranla düşüktür. Dolayısıyla hayvan henüz canlı iken hastalık teşhisi ancak semptomlardan şüphelenerek karantina uygulamaları sonucu mümkündür.
Hastalığın tedavisi mümkün olmadığından ancak aşılama ile koruma mümkündür. Her ülkede aşılama Aşılama Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü ve yerel yönetimlerin uygulama önerileri doğrultusunda yapılır. Türkiye ‘de aksi belirtilmedikçe yasal zorunluluk olarak yılda bir doz olarak uygulanmaktadır. Aşı yapılan köpeklerde bağışıklığı ölçmek için serolojik testler (kuduz titrasyon testi) yapılabilir. Kuduz titrasyon testi isteğe bağlı yapılabildiği gibi, bazı ülkelere ithalat, ihracat ve turiztik amaçlı hayvan giriş-çıkışları için mecburi olarak istenir. Bu konuda sorumluluk hayvan sahibine verilmiş ve hangi ülkelerin ne koşullar ve testler istemesi gerektiği ülkelere bırakılmıştır.
Aşılanmamış köpeklerin salyasıyla temas eden veya ısırılan insanların kuduz hastalığı yönünden riskte olduğu kabul edilir. Herhangi bir ısırılma durumunda ısıran hayvan hangi koşulda olursa olsun, hemen karantinaya alınır.
Şüpheli Bir Isırılma Yaşanırsa
Yara hemen bol sabunlu su ile yıkanmalıdır.
Hemen ardından benzalkonium chloride gibi etkin bir dezenfektan ile yaranın irigasyonu yapılmalıdır.
İnsanlara temastan hemen sonra immuno-profilaksi amacıyla, insan kuduz immunoglobulini (human rabies immunoglobulin=H-RIG) ve insan diploid hücre aşısı (human diploid cell vaccine=HDCV) uygulanır. 21 günlük yasal karantina sürecinde ısıran hayvanda herhangi bir semptom görülmez ise, aşılama programı sonlandırılabilir.